Kartal’da lise öğrencisi 16 yaşındaki İsmail Mert Küçükbasar’ın arkadaşının attığı yumruğun ardından hayatını kaybetmesi, çağımızın en önemli sorunlarından biri olan akran zorbalığını yeniden gündeme getirdi. Akran zorbalığı hakkında önemli açıklamalarda bulunan Klinik Psikolog Merve Tarı, ebeveynlere seslendi.
20 Kasım Perşembe günü İstanbul Kartal'da yer alan bir lisede yürek yakan bir olay meydana geldi. Aynı sınıfta eğitim gören İsmail Mert Küçükbaşar (16) ve H.H.A. (16) arasında iddiaya göre önce şakalaşma yaşandı ve şakalaşmanın kavgaya dönüşmesi üzerine H.H.A., İsmail Mert Küçükbaşar’a yumruk attı. Aldığı darbe ile yere düşen 16 yaşındaki öğrenci, başını zemine vurdu ve apar topar hastaneye kaldırıldı. Yoğun bakımda tedavi altına alınan Küçükbaşar yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Olayın ardından "akran zorbalığı" yeniden gündeme gelirken Atlas Üniversitesi Klinik Psikolog Merve Koca Tarı, konu hakkında dikkat çeken uyarılarda bulundu.
"AKRAN ZORBALIĞI GÖRÜNMEZ BİR YARA"
Akran zorbalığı hakkında bilgi veren Klinik Psikolog Tarı, "Bugün okulların koridorlarında, oyun parklarında, sosyal medyanın arka sayfalarında ve çoğu zaman evimizin sessizliğinde büyüyen görünmez bir yara: Akran zorbalığı, bir çocuğun diğer çocuklar tarafından tekrarlayıcı ve kasıtlı şekilde incitilmesi, dışlanması veya küçük düşürülmesidir." diye konuştu.

Akran zorbalığının hafife alınmaması gerektiğine dikkat çeken Klinik Psikolog Tarı, "Görünürde ‘çocuklar arasında olur geçer’ diye düşünülse de bunun, maalesef, çocukların ruh sağlığında derin ve uzun süreli izler bırakan ciddi bir problem olduğunu görmekteyiz." dedi.

ÇOCUKLUK DÖNEMİNE DİKKAT
Çocukluk döneminin önemine değinen Klinik Psikolog Tarı, şöyle konuştu:
"Kişiliğimizin ve karakterimizin oluşumunda en önemli dönemimiz çocukluk dönemidir. Erken yaşam dönemi dediğimiz çocukluk deneyimlerimiz, ileri yaşamımızda seçimlerimizde, karakterimizde, özgüvenimizde ciddi rol oynar. Kendimize olan bakış açımız, yeteneklerimiz, insan ilişkilerimiz ve bağlanma şekillerimiz çocukken önce ebeveynlerimizin, ardından akranlarımızın bizimle olan iletişimi ve ilişkisi ile şekillenir."
"AKRAN ZORBALIĞI BENLİK ALGISINI VE İLİŞKİ KURMA BİÇİMLERİNİ DOĞRUDAN ETKİLİYOR"
Akran zorbalığının günümüzde sessizce büyüyen ve ciddi boyutlara ulaşmış çok önemli bir sosyal çürüme olduğunu vurgulayan Klinik Psikolog Tarı, çocukların akran zorbalığına uğradığı dönemlerde özgüven kaybı, kaygı bozuklukları, akademik başarıda düşüş, uyku problemleri, depresif belirtilerin görülme oranının arttığını belirtti. Tarı, "Özellikle ilkokul ve ortaokul döneminde beynin sosyal beceri ve kimlik gelişiminin çok hızlı olduğu biliniyor. Bu nedenle bu dönemlerde maruz kalınan zorbalık, benlik algısını ve ilişki kurma biçimlerini doğrudan etkiliyor." diyerek sözlerini sürdürdü.

AKRAN ZORBALIĞININ SEBEBİ NEDİR?
Akran zorbalığının ortaya çıkma sürecini aktaran Tarı, şu ifadeleri kullandı:
"Akran zorbalığının tek bir nedeni yoktur; birçok etken birleşir ve çocukta bu negatif duygunun oluşmasına sebep olur. En önemli etkenlerden biri, çocuğun evde sürekli şiddetin ve kavganın olduğu bir ortamda büyümesidir. Çocuk doğduğu andan itibaren bir sünger gibi, ebeveynlerinden gördüğü ve şahit olduğu şeyleri içine çeker. Model aldığı kişiler aşırı otoriter, yargılayıcı ve ilgisiz ebeveynler ise çocuk ileri yaşamında zorbalığa yönelmeye eğilim gösterir. Okul hayatında kuralların belirsiz olması, kontrolsüz bir yönetimin hâkim olması akran zorbalığını tetikler. Ayrıca sosyal medya ile birlikte zorbalığın görünmeyen, 7/24 süren bir hâl alması akran zorbalığını önüne geçilemeyen bir hale getiriyor."
"AKRAN ZORBALIĞI DAVRANIŞLARA GÖRE FARKLI ALANLARA AYRILIR"
Akran zorbalığının kendi içinde de farklı alanlara ayrıldığına dikkat çeken Tarı, "Akran zorbalığı davranışlara göre farklı alanlara ayrılmaktadır. Çocuklar arasında en çok uygulanan zorbalık türü, ‘Sözel Zorba Davranışlar’ dediğimiz lakap takılması, alay edilmesi, küfür edilmesi ve gurur kırıcı sözler söylenmesi ilk sırada gelirken; ‘Duygusal Zorba Davranışlar’ olarak adlandırdığımız arkadaş grubu içinde dışlamak, görmezden gelmek, yardım etmemek, ortak grup aktivitelerinde görev veya sorumluluk vermemek ikinci sırada yer alır. Akran zorbalığının en tehlikeli boyuta ulaştığı ‘Fiziksel Zorba Davranışlar’ dediğimiz fiziksel güç kullanarak yapılan davranışlar ise yanından geçerken omuz atmak, iteklemek, tekme veya yumruk atmak gibi fiziksel eylemleri içerir." değerlendirmesinde bulundu.

ÇOCUĞUNUZUN ZORBALANDIĞINI NASIL ANLARSINIZ?
Ebeveynler için en önemli konu çocuklarının zorbalanıp zorbalanmadığını anlamaktır. Çocukların davranışlarıyla yardım çağrısında bulunduğunu vurgulayan Tarı, "Bir çocuk zorbalığa uğradığında çoğu zaman bunu açıkça söyleyemez. Ancak bazı sinyaller verir: Okula gitmek istemez, mide ağrısı–baş ağrısı şikayetleri olur. Eşyaları sık sık kaybolur veya zarar görür. İçine kapanır, öfke patlamaları olur, arkadaş ilişkilerinde ani değişiklikler meydana gelir. Bu belirtiler aile ve öğretmenler için önemli bir ‘yardım çağrısı’ olabilir." şeklinde konuştu.
"ÇOCUĞUNUZU ÖNEMSEDİĞİNİZİ MUTLAKA GÖSTERİN"
Akran zorbalığını azaltmanın mümkün olduğunu ifade eden Tarı, "Akran zorbalığını azaltmak mümkündür; hatta bilimsel programlar uygulandığında okul genelinde yüzde 30–50 oranında düşüş sağlandığı biliniyor. En önemli unsur, çocuğun duygularını küçümsemeden dinlemektir. Ev ortamı çocuğun güvenli ve huzur bulduğu ortam olmalı. Çocuk hata yaptığında bağırıcı ve aşağılayıcı iletişim dilinden kaçınmak son derece önemli. Çocuğa birey olduğunu, fikirlerinin önemsendiğini hissettirebilmek çocuğa empati ve güven duygusu kazandırır. Bu duygulara sahip çocuk birini zorbalama ihtiyacı hissetmez; zorbalığa maruz kalırsa da çekinmeden ebeveynleri ile paylaşabilir." ifadelerini kullandı.

SOSYAL MEDYADA GEÇİRDİĞİ SÜREYE DİKKAT
Okul idarelerine yönelik tavsiyelerde de bulunan Tarı, ailelere çocuğa sınır koyma ve empati becerileri kazandırma, sosyal medyada geçirdiği süreyi baskı altında hissettirmeden kontrol etme, çocuğa sık sık yaptıklarını değil de hislerini ve duygularını sormanın olumlu duyguların pekişmesinde son derece etkili olduğunu vurgulayarak, "Okullarda zorbalığı erken tespit etme ve doğru müdahale konusunda öğretmenler eğitilmeli; gözlem ve güvenlik artırılmalı; sınıf dışı alanlarda yetişkin varlığı sağlanmalı; rehberlik kulüpleri, sosyal sorumluluk programları ve uygulanan kurallar net olmalı ve uygulamada tutarlılık gösterilmelidir. Unutmayalım, akran zorbalığı bir ‘çocukluk meselesi’ değil; geleceğe taşınan ciddi bir sorundur. Toplum olarak yapmamız gereken, çocuklarımızın sesini duymak, onları ciddiye almak ve gerçek bir güvenli alan yaratmaktır." dedi.
BİR YORUM YAPIN 0